|
Banu CONKER, Hayata Dair Kişisel gelişim, 28 Mayıs 2014 Banu Conker tüm Hayata Dair yazıları,
|
||
![]() |
||
Banu Conker |
Ülkemiz kötü günlerden geçiyor.
Hala Soma
faciasının acısını atlatamadık ve bu uzun süre de mümkün olmayacak. Önemli
olan derslerimizi alabilmemiz. Biz ne yapabiliriz diye sorulur her seferinde.
Biz mi maden yasasını düzenleyeceğiz, biz mi madenleri düzelteceğiz, biz mi
bütün meslek gruplarının, insanların dertlerine çare olacağız?
Hayır, biz hiçbiri olmayacağız, biz bunları yaptıran olacağız, çünkü biz
tüketiciyiz, çünkü biz müşteriyiz ve müşteri velinimettir. Madenciler öldü,
kurtulan madenciler de ölümü göze alarak tekrar madene inmek zorunda, çünkü
kredi borçları var ve onları ödemek zorundalar. Çiftçilik, hayvancılık
öldürülmüş Soma’da önceden, herkes madene mecbur.
Peki biz bu kadar tüketmeye mecbur muyuz? Markete gittiğinizde kaç raf var, kaç
çeşit makarna, kaç çeşit süt şişesi, kaç çeşit şekerli yiyecek, kaç çeşit
kurabiye var? Her gün yeni bir paketle karşı karşıyayız. Tüketmemiz gerekiyor
sürekli. Biz istemesek de, ister duruma gelmemiz için ellerinden geleni
yapıyorlar. İşte bu kapitalizm. İhtiyacından fazlası tüketmek... O yüzden hiçbir
şey yetmiyor, o yüzden elektrik, su doğanın bize verdiğinden daha fazla
tüketiliyor. O yüzden ağaçları kesmek yetmiyor. Neden yetmiyor elimizdekiler?
Dolabımızın içi yığınlarca elbise ile doluyken bu yıl kırmızı moda diye kırmızı
bir elbiseye ihtiyacımız var mı? Moda da aslında tüketimi yaratan bir şey değil
mi?
Tüketim en çok nerede kendini gösteriyor?
Kredi
kartlarımızda, henüz elimize geçmeyen paramızı harcıyoruz. Parayı elimize
almadan bankaya yatırıyoruz aybaşlarında, elimizde para kalmayınca gelsin tekrar
kredi kartı.
Yeni kölelik sisteminin zincir halkaları bunlardan oluşuyor, kredi kartları,
kredi borçları ve aslında ihtiyacımızın ötesinde oluşturulmuş fatura ödemeleri.
Benim dedem Orman Fakültesi’nde devlet memuru idi, alelade bir muhasebe memuru.
Koca daktilosu hala evimde durur. Dedem devlet memurluğu maaşıyla iki kızına ve
eşine bakmış, üstüne üstlük İstanbul gibi bir yerde üç katlı bir apartman
yaptırabilmiş 1960lı yıllarda. Sanırım o zamanlar rüşvet olayları bu kadar
yoktu, dedemin dürüst bir insan olduğunu da biliyorum, ama siz inanmak zorunda
değilsiniz tabii Şimdi bunu yapabilmek mümkün mü, rüşvet almayı hesaba
katmazsak. Bir zamanlar kendimi dedemle karşılaştırıp, neden ben evi
geçindirmeyi bile beceremiyorum, sürekli borcum var, sürekli kredi çekiyorum
diye düşünürken en sonunda bir gün cevabı buldum. O zaman buzdolabı bile yoktu,
tel dolaba konurdu yiyecekler, stok yapılmaz, her şey az az alınır, çöpe
gitmezdi. Bir çocuğun giydiğini büyüdüğünde diğeri giyerdi. Kimsenin bana yenisi
alınsın derdi yoktu. Gömlek yakaları ters çevrilir, tekrar giyilir, çorapların
delik yerleri örülürdü. O zaman cep telefonları da yoktu, internet paketi
deseniz size uzaylı gözüyle bakılırdı. İşte bunları fark ettiğimde bütçe yapmaya
başladım. Gereksiz nelerim var hayatımda, cüzdanımda para olmasını engelleyen
neler var? İşte bunları araştırarak kapitalizme balta vurmaya başladım, şu anda
kaç kişi böyle yaşıyor bilmiyorum, ama tüketim modelimizi değiştirmezsek
ülkemizin ve dünyanın elimizden gideceğini biliyorum.
Bana katılır mısınız? Bir ay boyunca nelere para harcadığınızı yazarak, sonra da
bunlar gerekli mi,
ihtiyaç mı yoksa benim isteğim mi diyerek ayırabilirsiniz. Sonraki bir ay da
almak istediklerinizi almayıp onları not ederseniz ne kadar kara geçtiğinizi
görebilirsiniz, ama isteklerinize ‘ama bu benim ihtiyacım’ kandırmacasına
kaçmadan... Var mısınız?
Yazan: Banu Conker
- Hayata Dair Diğer makale ve yazılardan,
Editör: Belgin Elçioğlu Hayata Dair
Banu Conker'in tüm Hayata Dair
yazıları
Banu Conker'in kişisel gelişim yazıları
Banu Conker Hayata Dair annelik yazıları
Banu Conker'in diğer Hayata Dair
yazıları
Diğer makale, araştırma ve yazılardan
Sosyal paylaşım | |
Google +1 | |
|
|
|
![]() |
illustration - illistirasyon: http://annabrixthomsen.com/tag/consumer-democracy/ |