Banu CONKER, Hayata Dair 3 Şubat 2015 Banu Conker tüm Hayata Dair yazıları,
|
İlk bölüme dön
30 yıldır bana anneliği tattırıyorsun, bunun için sana ne kadar teşekkür etsem
azdır. Annelik benim için bir dönüm noktası oldu. Hayata tutunmayı öğrendim
sayende. Şikayet etmemeyi, içinde olduğum durumlara çözüm yolu bulmak için
bakmayı öğrendim. Güçlü olmalıydım, sana öğretmek için. Önce ben öğrenmeliydim,
uygulamalıydım, sana örnek olmalıydım, evet, doğru sözcük ‘olmak’… Hamlet’in
dediği gibi ‘olmak ya da olmamak, bütün mesele bu’. Ne kadar oldum, bilmiyorum.
Hala olmaya, olgunlaşmaya devam ediyorum. Hayat devam ediyor son nefese kadar.
Sen de hep olmaya gayret et, nerede bir hatan varsa, suçlama kendini. Şükret o
hata için. Küçücük bir hatanın içinde kocaman bir ders vardır, o dersi görmeye
çalış.
Sen küçükken bir gün temizlikçi kadın odanın düzenini değiştirmişti annemle,
hatırlıyor musun? Ne kadar üzülmüştün, ben de senin üzülmene üzülmüştüm. Sonra
odayı hemen eski haline getirmiştik. Sınırlarına her zaman sahip çık, o sınırlar
senin değerini belirler. Kimin nereye kadar gelebileceğine sen karar ver. Kimse
için sınırlarının ihlaline izin verme, bu kocan olsa bile, ben olsam bile…
Hangi elbiseyi giyeceğini seçmek için hep bana sorardın. Bu mu, bu mu diye
kaldırırdın elbiseleri tutan ellerini sırayla ve hep benim gösterdiğimin tersini
seçerdin. Bunu neden yaptığını hiç anlamadım, bana karşı bir direncin mi
vardı…Yoksa sen bilmiyorsun, ben biliyorum mu demek istiyordun?
Belki de sadece
bana karşı çıkmaktı amacın, ama ben de sonunda öğrenmiştim, neyi beğeniyorsam
tersini söylüyordum. Sen de bunu anlamış mıydın acaba? Hiç kızmadım sana, benim
seçtiğimi seçmiyorsun diye, hiç seni kendi isteklerim için zorlamadım, bazı
zorunluluklar dışında.
Bazen fark ediyordum, içimdeki inatçı çocuk dışarı
çıkıyordu, istekleri olsun diye tutturuyordu, ama ‘çocukla çocuk olma’ diyordum
kendime, ‘sen annesin, anneliğini bil’ diyordum içimden.
Acaba içimdeki o
kavgayı fark ediyor muydun, merak ediyorum bazen. Bana kendimi yetiştirmeyi
böyle öğrettin işte, teşekkür ederim sana. Sen olmasan olgunlaşamayacaktım.
İçimdeki çocukları öldürmedim çoğu kişi gibi, daha doğrusu öldüremedim,
kıyamadım çocukluğuma, ama senin sayende yetişkin de oldum biraz, bana verdiğin
sorumluluktan dolayı. İyi de oldu böyle.’’
Hep böyle oluyordu. Yazmaya başlıyor, amacından sapıyordu, ama galiba mektubu
yazan kendi değil, ruhunun sesiydi. Belki de kendisi için bir terapi olacaktı
bu. Çayı iyice soğumuştu artık. Yavaşça kalktı yerinden, mektuptan çok
uzaklaşmak istemiyordu, bağı kopacakmış gibi hissetti birden, ama canı çay da
istiyordu. Mutfağa gitti. Demliğin altını kapattı, kalan çayı bardağına
boşalttı. Yerine geri dönerken konsolun üzerindeki toz dikkatini çekti. Biraz
daha eşyalarını azaltmalıydı. Amerika’daki yeni akımın nasıl olduğunu merak
etti, 100 eşya ile yaşayanlar varmış artık. Hangi 100 eşyaydı acaba bu? O kadar
merak etti ki, yaşayabileceklerinin listesini yapmaya karar verdi bir ara…
Mektuba geri döndü, ne yazacağını bilmiyordu. Geriye dönük iş yapmayı sevmediği
gibi yazdığı mektupları da tekrar okumazdı hiçbir zaman, yazımına güvenir,
düzeltmeye gerek görmezdi. O sırada neyi yazmak istiyorsa yazdığı için
duygularına ihanet etmekmiş gibi gelirdi mektuplarında düzeltme yapmak.
İlk bölüm Önceki bölüm Devamı - Sonraki bölüm
Yazan: Banu Conker
- Hayata Dair Diğer makale ve yazılardan,
Grafik tasarım ve kolajlar: (3-4- ve 5. bölüm):
grafiksaati.org Tasarım:
grafiksaati.org
Banu Conker'in tüm Hayata Dair
yazıları
Banu Conker'in kişisel gelişim yazıları
Banu Conker Hayata Dair annelik yazıları
Banu Conker'in diğer Hayata Dair
yazıları
|
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı. İlk yorumu siz ekleyin